Resûlullah (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde “Niyetin yeri kalptir,
ameller de fizik bedenle yerine getirilir.” buyurmaktadır.
28 basamaklık İslâm merdiveninde Allah’a ulaşmayı dilemek bir
hedef emirdir. Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilemişse o noktadan itibaren
yapacağı ameller, onu mürşidine ulaştırmak için geçerli olacaktır. Eğer
kişi mürşidine tâbî olursa, amelleri onu Allah’a ulaştırmak içindir. Eğer
kişi ruhunu Allah’a teslim etmişse, ondan sonraki ameller fizik vücut
teslimine ulaştırmak içindir. Eğer kişi fizik vücudunu Allah’a teslim
etmişse, o zaman da bir sonraki hedef nefsi Allah’a teslim etmektir.
Kalben nefsini teslim etmeyi dileyen kişinin yapacağı ameller de, onu
bu hedefe ulaştırmak içindir.
Yani kısacası kalpte teşekkül eden hedef emirlerdir ama o hedef
emirlere paralel vasıta emirler söz konusudur. Hedefi belli olmayan bir
gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez. Hedef emirleri yerine getirmek için
mutlaka vasıta emirlere gerek vardır. Vasıta emirleri yerine getirmeden
hedef emirleri yerine getirmek mümkün değildir.
Günümüzdeki İslâmî öğretide ne yazık ki; ruhun talebi olan Allah’a
ulaşma dileği ve nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası olan zikir yoktur.
Allah’a ulaşmayı dilemek ve zikir İslâm’ın beş şartına eklenirse o
zaman İslâm’da vasıta emirler tamamlanmış olur. Ama vasıta emirlere
paralel bir de hedef emirler vardır. Sırasıyla onların yerine getirilmesi
gerekir. İşte Resûlullah (S.A.V) Efendimiz de hadîs-i şerifinde bizlere
bunu işaret etmiştir. “İslâm, açıkça yaptığımız amellerdir. Îmânın yeri
ise kalptir.”